Savaş zamanlarında, fakir bir oduncu ve karısı büyük bir ormanda yaşarlar. Bir gün, kadın bir kız bebek bulur ve kurtarır, çiftin ve çocuğun yollarının kesişeceği kişilerin hayatlarında geri dönülmez bir değişime yol açar. ilk animasyon filmi.. İkinci Dünya Savaşı, insanlığın en karanlık taşlarından biridir. İnsanlığın gri savaştan vazgeçtiği, dünyanın insan zulmünün boyutuna tanık olduğu bir zaman. Yeniden doğuşun, kurtuluşun ve barışın vaat edildiği bir zaman. İnancın eli, Avrupa’ya her zamanki korkunç haliyle vurdu, büyük bir savaşın yükselen borcu ve üzerinde yükselen kayıp bir nesil. Dünya, Schick yüzünden değil, ya da en azından sadece onun yüzünden değil, altında yatan şey yüzünden durdu. O zamana kadar dünyanın en büyük trajedisinin önünde, giderek daha kasvetli bir gelecek yatıyor. Almanya harabe halindeydi, bir savaşı yeni kaybetmişti, halkının inancı ve imparatorluğunun gücü. İntikam aşağılanma için yemin edilmişti. O dikkate değer derecede karanlık dönemden birkaç yıl sonra, mütevazı ve yaşlı bir Alman marangoz çifti yaşıyordu. Adam büyük ağaçları kesmeye gidiyor ve kadın küçük dalları topluyor. İkisi de ormanın ortasındaki küçük bir eve gelmek için zorlu bir iş günü geçiriyor, orada çorba ve yorgun yaşlı bir köpek bekliyor. Hiç çocuğu olmamış kadın, tanrıyı terk etmiş veya hiç güncellenmemiş olarak, sahip olduğu her şeyi yalvarıyor. Gökyüzünden, ormandan ve hatta tren tanrılarından bir tren için yalvarıyor. Ve bir gün tren tanrıları dualarına cevap veriyor. Ormanın o boş köşesinde, beyaz kış karının içinden geçen bir tren, yavaş ama emin adımlarla korkulan varış noktasına ulaşıyor. Ve bir gün, yaşlı oduncu kadının alması için trenden bir bebek atılıyor. Bazıları için acımasız bir şey ama onun için değil. Sonuç olarak ortaya güzelce yapılmış bir trajedi, bir insanlık hikayesi çıkıyor: İçindeki sevgi dolu güç, inşa eden ve fedakarlık yapan ve intikam alan ve karşılığını veren içsel kötü tarafı. Michel hazanavicius’un animasyon filmi, sizi büyülü bir ormanın kalbine yerleştiren çok komik bir üslup ödünç alıyor, tuhaf karakter setiyle ve ikinci dünya savaşının kasvetli ortamıyla birlikte, yılın en iyi görünen göz yaşartıcı filmlerinden biri. Jean Louis Trintignant’ın görkemli kariyerine güzel bir veda.